Ürdün, İsrail yönetiminin işgal altındaki Doğu Kudüs’te yer alan Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) merkezinin toprağını gasbetme kararını kınayarak, bunu “uluslararası hukukun açık bir ihlali ve işgali pekiştirme girişimi” olarak değerlendirdi.
Ürdün Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, İsrail’in, UNRWA’nın Filistin topraklarındaki faaliyetlerini durdurmaya yönelik girişimlerinin ve ajansa karşı sistematik kışkırtmasının güçlü bir şekilde kınandığı ifade edildi.
Açıklamada, İsrail’in bu adımı uluslararası hukukun, BM tüzüğünün ve işgal altındaki Filistin topraklarında faaliyet gösteren BM kuruluşlarının dokunulmazlıklarının açık bir ihlali olarak nitelendirildi.
İsrail’in bu kararlarının, uluslararası hukuku ve 2334 sayılı karar da dahil olmak üzere BM Güvenlik Konseyi kararlarını ihlal ettiği ve İsrail’in işgalci bir güç olarak yükümlülükleriyle çeliştiği aktarılan açıklamada, bu icraatların, İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarındaki işgalini pekiştirme ve buralar üzerindeki kontrolü sıkılaştırma yönünde devam eden girişimlerinin bir parçası olduğu belirtildi.
Açıklamada, İsrail’in UNRWA’ya siyasi suikast düzenlemeyi ve Filistinlilere insani yardım sağlama çabalarını engellemeyi amaçlayan iddialarını ve eylemlerini sürdürmesinin feci sonuçları olacağı konusunda uyarıda bulunuldu.
Bakanlığın açıklamasında, uluslararası toplumun BM yetkisini korumak ve Filistinli mültecilere hayati hizmetler sağlamayı sürdürmesini sağlamak için UNRWA’yı siyasi ve mali açıdan desteklemeye devam etmesinin önemli olduğu vurgulandı.
Arap yetkililer, Tahran yönetiminin gizli diplomatik kanallar üzerinden İran’a yönelik bir İsrail saldırısında Körfez ülkelerinin kara ya da hava sahasının kullanılmasına izin vermesi halinde hedefleri olacağını belirttiğini söyledi.
ABD gazetesi Wall Street Journal’de yer alan habere göre, İran’ın İsrail’e “intikam” almak amacıyla fırlattığı 180 füzeye İsrail’den milissileme tehdidi gelmişti.
Tahran yönetimi, Körfez’deki Batı destekli petrol zengini Arap ülkelerini ve Orta Doğu’daki diğer Amerikan müttefiki ülkeleri, İsrail ve ABD’nin İran’a yönelik misilleme eylemlerine müsaade etmeleri halinde kendilerine saldıracakları yönünde tehdit etti.
Arap yetkililer, İran’ın tehdit ettiği ülkeler arasında ABD askerlerine ev sahipliği yapan Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Katar’ın da bulunduğunu vurguladı.
Yetkililer, bu ülkelerin Biden yönetimine askeri altyapılarının ya da hava sahalarının ABD ya da İsrail tarafından İran’a karşı herhangi bir saldırı operasyonunda kullanılmasını istemediklerini söylediğini aktardı.
Arap yetkililer, İran’ın tehditleri muğlak olsa da, petrol zengini Körfez Ülkeleri’nde uzun süredir Amerikan güvenlik şemsiyesiyle korunan petrol tesislerinin vurulabileceğine dair endişelere yol açtığını söyledi.
Yetkililer, dünyada Amerikan askerlerinin en yoğun olduğu bölgelerden biri olan bölgedeki ABD askeri tesislerinin ve kuvvetlerinin de risk altında olabileceğini sözlerine eklediler.
ABD Savunma Bakanlığı yetkilileri, Orta Doğu’daki ortaklarının Pentagon’a, İsrail savaş uçaklarının kendi toprakları üzerinde uçmasını ya da ABD askerlerinin kendi hava sahalarının içinden ya da üzerinden saldırı operasyonları düzenlemesini istemediklerini söylediklerini kabul etti.
ABD Savunma Bakanlığı yetkilileri, Arap ülkelerinin ABD güçlerinin meşru müdafaa operasyonları yürütmesine izin verildiğini söylediğini aktardı.
Bir ABD Savunma Bakanlığı yetkilisi, Arap ülkelerinin taleplerinin gayrı resmi olduğunu ifade etti.
İsrail’in Suriye-Lübnan sınırında bulunan İran Kızılayı’na (IRCS) ait sahra hastanesine yönelik hava saldırısına İran hükümetinden tepki geldi. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bakayi saldırıyı “savaş” suçu olarak niteleyerek İsrail’i kınadı.
Bilinen tüm uluslararası insani yasa ve yönetmeliklere göre hastanelerin hedef alınmasının yasak olduğunu hatırlatan Bakayi, “İşgalci rejimin Gazze, Lübnan ve Suriye’deki hastane ve tıbbi merkezlere yönelik tekrarlanan saldırıları, Siyonist rejimin tüm uluslararası norm ve standartlara karşı isyanının açık bir göstergesidir” ifadelerini kullandı.
Uluslararası Kızılhaç Komitesi ve diğer ilgili uluslararası insan hakları örgütlerinin İsrail’e net şekilde tepki göstermesi gerektiğini vurgulayan Bakayi, uluslararası toplumu yerlerinden edilen yüz binlerce Lübnanlı mülteciye yardım için harekete geçmeye çağırdı.
The mobile #hospital of the #Iranian_Red_Crescent_Society, located at the #Lebanon–#Syria border, which consisted of 56 beds, and a pharmaceutical warehouse, has completely been burned due to the last night’s attack of Zionist occupied regime.#NotATarget#Reshtu pic.twitter.com/YSc1CwSt7L
— Iranian Red Crescent Society (@Iran_RCS) October 10, 2024
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ABD Başkanı Joe Biden’ın Tel Aviv’in İran’a olası saldırı planının niteliği ve kapsamı konusunda mutabakata yakın oldukları iddia edildi.
Walla haber sitesi, Netanyahu ile Biden’ın 9 Ekim’deki telefon görüşmesinde İsrail’in İran’a olası misillemesinin ele alındığını yazdı.
Adı açıklanmayan İsrailli ve ABD’li yetkililere dayandırılan haberde, Netanyahu ile Biden arasındaki görüşmede İsrail’in İran’a olası saldırı planının niteliği ve kapsamı konusunda Washington ile Tel Aviv arasındaki fikir ayrılığının “büyük oranda giderildiği” ileri sürüldü.
Fikir ayrılıkları büyük oranda giderilse de İsrail’in olası misilleme saldırı planının Washington yönetiminin istediğinden “biraz daha agresif olduğu” savunuldu.
Haberde ayrıca dün akşam toplanan İsrail Güvenlik Kabinesinin, Netanyahu ile Savunma Bakanı Yoav Gallant’a İran’a saldırının zamanlamasını belirleme yetkisini vermesinin beklendiği belirtildi.
Pentagon Basın Sözcüsü Tuğgeneral Patrick Ryder, günlük basın toplantısında, İsrail’in Lübnan’da devam eden ve 104’ü çocuk, 194’ü kadın olmak üzere 2 bin 169 kişinin hayatını kaybettiği saldırılar konusunda soru yağmuruna tutuldu.
Bir gazetecinin, “Washington her gece bombalansa, Teksas, Washington, New York eyaletleri hedef alınsa, 60 milyondan fazla kişi evlerinden kaçmak zorunda kalsa buna hala ‘sınırlı operasyon’ der misiniz?” sorusuna Ryder, “Kara harekatı açısından ‘sınırlı’ olarak görmeye devam ediyoruz.” karşılığını verdi.
Ryder, İsrail’in savunmasının yanı sıra bölgesel güvenlik ve istikrar açısından İsrailli ortaklarıyla Hizbullah’a yönelik çabaların boyutu ve kapsamı konusunda görüşmelerin sürdüğünü belirtti.
“Size söylenen bunun ‘sınırlı bir kara saldırısı’ olduğu açıklamasına itibar ediyor musunuz?” şeklindeki başka bir soruya da Ryder, “İsrail, Lübnan sınırında Hizbullah’ın saldırı altyapısını ortadan kaldırmak için sınırlı bir operasyon yürütüyor.” cevabını verdi.
Ryder, ABD’nin bölgede ulusal çıkarları olduğunu, İsrail ile uzun süredir devam eden güvenlik işbirliğinin de buna dahil olduğunu ifade etti.
İsrail’in Lübnan’da sadece Hizbullah’ı değil Lübnan ordusu varlıklarını ve BM barış gücü unsurlarını da hedef aldığı, Lübnan topraklarına İsrail bayrağı diktiği yönündeki haberlerle ilgili soruyu yanıtlayan Ryder, “Bu haberler kesinlikle endişe verici ancak bunları bağımsız olarak doğrulayan bilgiye sahip değilim.” dedi.
Ryder, 7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail’e yapılan yardımların maliyetine ilişkin soruyu yanıtlarken de “7 Ekim’den bu yana İsrail’e milyarlarca dolarlık güvenlik yardımı sağladığımızı söylemek dışında kesin bir rakam veremem.” demekle yetindi.
İsrail’in Lübnan’daki Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü’ne (UNIFIL) yönelik saldırısına bir tepki de Kanada’dan geldi. Kanada Dışişleri Bakanlığı’nın sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada, İsrail kuvvetlerinin UNIFIL üssüne ateş açması “endişe verici ve kabul edilemez” olarak nitelendi. Açıklamada, “Kanada, barış gücü ve insani yardım çalışanlarının korunması ve tüm tarafların uluslararası insani hukuka uyması çağrısında bulunuyor” denildi.
İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırıları, BM’nin bölgedeki faaliyetlerini de olumsuz etkiledi.
Barış Operasyonlarından Sorumlu Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Yardımcısı Jean-Pierre Lacroix, BM Güvenlik Konseyi toplantısında yaptığı açıklamada Lübnan’daki BM Barış Gücü askerlerinin emniyet ve güvenliğinin “giderek daha fazla tehlikeye girdiğini” söyledi.
İsrail’in “Merkava tankları” ve iş makineleriyle birçok bölgeye girdiğine dikkat çeken Lacroix, Hizbullah’ın ise Mavi Hat üzerinden ateş etmeyi sürdürdüğünü hatırlattı.
“BARIŞ GÜCÜ ÜSLERİNE HAPSOLDU”
23 Eylül’den bu yana operasyonel faaliyetlerin neredeyse durma noktasına geldiğini kaydeden Lacroix, “Barış gücü askerleri uzun bir süredir üslerine hapsolmuş durumda” ifadelerini kullandı. UNIFIL olarak bilinen misyonun diplomatik bir çözüme yönelik tüm çabaları desteklemeye hazır olduğunu vurgulayan Lacroix, “UNIFIL, 1701 sayılı kararın uygulanmasını desteklemekle görevlendirilmiştir. Ancak bu kararın hükümlerini uygulamanın taraflara ait olduğu konusunda ısrarcı olmalıyız” şeklinde konuştu.
İsrail ordusunun BM tesisleri yakınlarındaki askeri mevcudiyetini eleştiren Lacroix, İsrail ordusunun UNIFIL’in statüsünü ve personeli ile tesislerini korumak zorunda olduğunun altını çizdi. UNIFIL’e katkı sağlayan üye ülkelere teşekkür eden Lacroix, BM Güvenlik Konseyi’nin güçlü desteğinin hiç olmadığı kadar önemli olduğunu da sözlerine ekledi.
Canlı Anlatım Özeti