Welcome to Our Website

Ecem Erkek: ‘Kurbağaları öpe öpe prensi bulacağım’

O doğal olarak komik olanlardan. Sohbet ederken etrafa espriler fırlatmıyor ama ses tonu ve mimikleriyle bol bol güldürüyor. Fotoğraf çekimi sırasında ondaki değişen enerjiyi fark ediyorum, “Kadın olduğumu keşfetmeye başladım” diyor. Biz de bu keşif ve değişimi konuşarak başlıyoruz sohbete…

Ne kadar zayıflamışsın…

Sanılanın aksine çok kilo vermedim, en fazla altı kilo, güzel spor yaptığım ve iyi beslendiğim için biraz daraldım sanırım. Ama gardırobumda gerçekten güzel değişim var. Bu pantolonu üç gün önce aldığımda böyle durmuyordu, yine zayıflamışım.

Kilo vermenin sebebi neydi? İşin dayattığı güzellik baskısı mı?

Baskıyla alakası yok, tillahı gelse benim içime sinmiyorsa hiçbir şey yapmam. Ben kendimi artık güzel ve sağlıklı görmüyordum. Yürürken nefes nefese kalmaya başlamıştım. 1,59 boyundayım, en son 68-69 kilolara çıkmıştım, sahnede de çok zorluyordu, bir de giydiğim şeyleri kendime yakıştıramıyordum.

Neler değişti hayatında?

Kadın olduğumu keşfetmeye başladım. Bu zamana kadar erkek çocuğu gibi yetişmiştim, her şeyi tek başıma yapıp İstanbul’da tek başıma ayakta kalmaya çalışırken kendime bir baktım, kadın gibi görünmüyorum ama çok kadın gibi hissediyorum. Yani gerçekten milletin baskısıyla ilgisi yok, tamamen kendi baskımla ilgili.

Hep sevimli mi bulunurdun çevrende?

Tabii, “Bizim evin kızı”, “Kara kız” derlerdi. Bunlar bir yere kadar tamam. Ama hoşlandığım adam da “Sevimli, kara kız” demesin.

Peki, erkeklerin ilgisinde bir şeyler değişti mi?

O kadar alışkın değilim ki, birinin benden hoşlandığını anlamam 100 yıl sürüyor… Yok ya hoşlanmıyordur, ‘Bıcırık’ diye seviyordur diye düşünüyorum. Kendime inancım hâlâ da tam olarak yerine gelmedi.

Şimdi biri var mı hayatında?

Yok. İki senedir falan… Küçük denemeler oldu ama çok saçma denemelerdi. Hakan dediğim gibi hayata aslında gerçekten kadın olarak daha yeni başlıyor gibiyim, şu an emekliyorum, yürüyeceğim daha. Kendimi de daha iyi anlıyorum artık.

Nasıl geçtin o anlama evresine?

2019’da bir boşanma yaşadım, 10 yıllık bir ilişkiydi. Onunla ayrıldıktan sonra oyunculuk ve değişim içinde kendimi daha iyi tanımaya başladım, “Bana gösterdikleri kadar beceriksiz bir kız çocuğu değilmişim, bir şeyleri becerebiliyormuşum, ben de bu hayatta varmışım” dedim.

‘BU KADAR KOMİK OLDUĞUMU BİLMİYORDUM’

Sen hep güldüren kişi miydin?

Evet, çocukluğumda hep “Ecem yanımızda olsun da bizi güldürsün” derlerdi. Aile için de öyleydi, 30 kişiyi çevreme toplar, onları güldürürdüm, misyonum oydu.

Güldürmeyi seçme sebebin neydi?

Sevilmek ve kabul görmek. Bir de bizim aile dramatize etmeyi hatta bazı şeyleri trajedi halinde yaşamayı, ağlamayı çok sever, ben sevmezdim. Kimse ağlamasın isterdim, o yüzden güldürmeliyim derdim. Annemler “Senin yanında ağlanmaz” dediler, bak kazandım, gerçekten güldürdüm onları diye düşünürdüm. Muhtemelen o kasvetli havayı dağıtmaktı benim için önemli olan.

Seni komedi işlerde izledik. Bu senin tercihin miydi yoksa jönfi olmak isterdin ama olmadı mı?

Aslında birazcık sektörün etkisi oldu. Normalde bu kadar komik olduğumu da bilmiyordum. İlk dizim ‘Hayat Sırları’ydı. Ailenin küçük kızını oynuyordum, insanlar bana çok gülüyormuş. Ve bu benim çok hoşuma gitti. Sonra da hiç jönfi olmak gibi bir hedefim olmadı, hiç hayıflanmadım çünkü bir oyuncu olarak bana gelen role en çok ne katabilirim diye bakıyorum. Ben oyuncuyum, her şeyi oynayabilirim ama bana komedyen denmesinde de bir sakınca görmüyorum.

Ödül törenlerinde en iyi kadın ve erkek oyuncu ödülleri genelde dram işlere ve oyuncularına verilir. Komedi ayrı bir kategoridir. Komedinin yeteri kadar değer görmediğini düşündüğün oluyor mu?

Evet, değer görmüyor ama sokağa çıktığında da insanlar en çok seni kucaklıyor, sana sarılmak ve seni öpmek istiyor. “Allah razı olsun, ameliyatlıydım, hastanede seni izledim, bizi gerçekten ayakta tutuyorsun, iyi ki varsın” diyenler oluyor. Sokakta da en çok komediyi seviyorlar fakat sektör de başka dinamiklerden dolayı komediye çok yer vermiyor. Çok fazla komedi dizisi yok.

‘HERKES EGOSUNU İSTANBUL’DA BIRAKMIŞ GİBİYDİ’

‘Gelin Takımı’ bu hafta vizyona girdi. Nasıl biri canlandırdığın Berrin karakteri?

Adanalı, zengin ama çok yalnız bir kız. Bir sevgilisi var, o da zaten Berrin’i sevmiyor, muhtemelen parası için onunla. Kız çok farkında değil veya görmezden geliyor. Sonra bekârlığa vedada Berrin’in bir arkadaşı geliyor ve onunla beraber olaylar kopuyor.

Senin ilişkilerinde görmezden geldiklerin oldu mu?

Tabii, gitmesin, yeter ki kaybetmeyeyim dediğim oldu. İyi arkadaşta da sevgilide de öyle.

Harika bir ekipsiniz… Seda Bakan, Şebnem Bozoklu, Nilperi Şahinkaya…

İnanılmaz eğlenceliydi. Herkes egosunu İstanbul’da bırakmış ve gelmiş, bir tatile gitmiş gibiydik.

İzleyiciler sinemadan hangi duygularla çıkacaklar?

“Ne güzel arkadaşlar, biz de böyle olalım” diyecekler. Arkadaşlar bazen karşılarındaki üzülmesin diye bir şeyleri söylemiyor, her şeyi söyleyin. Sen söylemeyeceksin de bana bunu kim söyleyecek!

Diğer bir filmin kasım ayında vizyona girecek olan ‘Takıntılar’…

Orada takıntısı olan Defne isimli bir karakteri canlandırıyorum. Söylediklerini çift tekrarlama hastalığı var.

‘BARDAĞIN HEP BOŞ TARAFINA BAKARIM, HUYUM ODUR’

Günümüzde güldürmek daha mı zor?

Hem daha zor, hem bir yandan daha basitleşti. Mesela benim için güldüğüm şey çok önemlidir, her şeye gülemiyorum. Bir taraftan insanların artık o kadar siniri bozuk ki bir sürü video görüyorum milyonlar izlenmiş, insanlar çok eğlenmiş. Ama ben o videolarda eğlenmiyorum,
neye güldüğümüz de değişti sanki.

Neye gülüyoruz?

Bunu üzülerek söylüyorum, mesela sosyal medyada çok fazla deli videosu görmeye başladım. İnsanlar tırnak içinde aklıevvel olana gülüyor. Mahallesinde bir gariban var, onu çekiyor, insanlar da onları izliyor, gülüyor. Sonra o kişi mahallesinden alınıp bir YouTube programına falan çıkarılıyor. İnsanlar da buna gülüyor. Bu beni güldürmüyor, buna üzülüyorum gerçekten.

Bir ortama girdiğinde hep güldürmen mi bekleniyor?

Evet ve bu çok zor. Öyle özel hayatımda güldüren biri değilim, hatta gerçekten çok duygusalım, bardağın dolu tarafındansa hep boş tarafına bakarım, huyum odur.
İş dışında güldürmeyi misyon edinmem. Ama bir ortamda herkeste Ecem geliyorsa, kesin çok güleceğiz beklentisi oluyor. Ben öyle davranmayınca da ‘Hiç beklediğimiz gibi çıkmadı’ duygusunda olduklarını anlıyorum.

‘BOYLU POSLU BEKLENTİM VAR’

Kadınlar güldüren erkekleri sever derler, peki erkekler güldüren
kadınları mı seviyor?

Biraz seviyor, beş gün sonra falan sıkılıp vazgeçiyorlar.

Hayatındaki erkek nasıl olmalı? Karşılıklı espriler havada mı uçuşmalı?

Çok komik olmasına gerek yok, daha cool ve daha sakin bir kişiliğe sahip olabilir. Boylu poslu beklentim var, seviyorum. Ama kurbağaları öpe öpe prensi bulacağım.

Romantik misin?

Romantik falan değilim, önceden romantik olduğumu düşünürdüm ama değilmişim. Hatta psikoloğum “Nasıl flört edersin” diyor, düşünüyorum, bulamıyorum.

Aa neden?

Çünkü ben flört etmiyorum. Kafam oraya çalışmıyor. Muhabbet, komiklikler önce karşı tarafın hoşuna gidiyor. Beş-altı gün “Ne tatlı kız ya” falan diyorlar. Sonra bakıyor arkadaşlığa dönüyor, vazgeçiyorlar. Flört etmeyi de öğreneceğim yani, psikoloğum da “Dene, çalış” diyor.

‘TASI TARAĞI TOPLAYIP İSTANBUL’A GELDİM’

Ankaralısın. Nasıl bir evde büyüdün?

Annem ev hanımı ama çok uzun süre çocuk baktı. Babam emekli, şimdi emlakçılık işleriyle uğraşıyor. Bir ablam var.

Oyunculuk nerede kanına giriyor?

Hiç öyle bir düşüncem yoktu. 23 yıllık bir arkadaşım var. O hep konservatuvar okuyacağım diyordu. O konservatuvar sınavlarına hazırlandı, benim de aklıma girdi. Dört yıl uğraştık, hiçbir okulu kazanamadık. Sonunda Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’nü kazandım. Okul bitince Bursa Nilüfer Kent Tiyatrosu’nda iki sene tiyatro yaptım, 2017’de tası tarağı
toplayıp İstanbul’a geldim.

Nasıl keşfedildin?

Şimdiki menajerim Evren (Yeşil) o zaman arkadaşımdı, İstanbul’a geldiğimde bu işi beraber yapalım dedik. Hemen ‘Hayat Sırları’na başladım, sonra ‘Güldür Güldür’, ‘Güzel Günler’ geldi.

Şarkı söylediğin videolar YouTube’da milyonlar izlenmiş… Sesinin güzel olduğunu ne zaman keşfettin?

Şarkı söyleyebildiğimi okulda keşfettim, şan hocamız “Güzel ve doğru söylüyorsun” diye teşvik etmişti. Ama bu kadarını tahmin etmiyordum, sanırım insanlara bir şekilde dokunuyor söylediğim şarkılar, bu beni mutlu ediyor.

Albüm çıkarıp konserler verme planın var mı?

Albüm değil ama sahneyle ilişkisi olan bir şey yapacağız.

‘HER ÖLEN KADINLA EKSİLİYORUZ’

Yıllardır komedinin daha erkek tekelinde olduğu konuşulur. Komedide kadın olmanın zorluğu hâlâ devam eden bir şey mi?

Evet, ben şükürler olsun yaşamadım. Ama geçen gün video izledim; üç liseli kız bir video çekiyor ve sokakta çılgınlar gibi gülüyor, o kadar güzel eğleniyorlar ki… Oradan birisi “Kız kısmı gülmez, ayıp, sesinizi kısın” diyor, kızlar şaşırıyor. Yani kadın olmak hayatta aşırı zor, komedyen olmanın zorluğu da var…Nedense erkeğin güldürmesini daha çok seviyor sanki insanlar. Toplumumuzla, kadının durduğu yerle de ilgili bir şey olabilir. Zaten kadını çok önemsemiyor, ne dediğiyle ilgilenmiyor, neden esprisiyle ilgilensin! Kadını, erkek komedyenden daha altta tutuyor, ne anlıyor diyorlar.

Kadın cinayetleri ve kadına şiddetle ilgili ne söylersin?

Bir kere gerçekten her ölen kadınla beraber eksiliyoruz. Kayıtsız kalmak mümkün değil, ses çıkarmamak mümkün değil. Avazım çıktığı kadar “Yeter” diye bağırmak istiyorum. Görmüyor, duymuyor olamazlar. Bu bizim sorunumuz, o yüzden devlet büyüklerinin bir an önce bu konuda hakikaten büyük bir hassasiyetle bir şeyler yapması lazım. Çünkü bizim “Yeter” dememiz yetmiyor belli ki. Ben elimden ne geliyorsa hiç susmadan, direnmeye, mücadele etmeye devam edeceğim. İstanbul Sözleşmesi geri gelsin, 6284 sayılı kanun uygulansın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir