Fehmi Koru*
Gözüm akşam saatlerinde muhalif bir TV kanalının habercisine takıldı. Kabine toplantısı birkaç saattir devam ediyormuş, biraz sonra Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın açıklama yapması bekleniyormuş. “Bir bakmışsınız” dedi haberi sunan, “Emeklilerin maaşlarına memurlara ödenmeye başlayan asgari maaştan daha fazla bir ek verileceği müjdesi alınır.”
Bir emekli olarak heyecanlanmayıp da ne yapayım?
Aslında heyecanlanmanın yersiz olduğunu biliyorum. Türkiye’de Mehmet Şimşek’in Hazine ve Maliye bakanlığına getirilmesiyle birlikte adı konulmamış bir IMF programı uygulanıyor… O programın ilk maddesi ise, devletin kemerleri sıkmasına dairdir.
Devlet israftan vazgeçmek zorunda.
Yönetenler her dönemde devletin israftan vazgeçmesini, maaşlıların fedakarlık yapması olarak anlarlar ve programı öyle uygularlar.
Bizde devleti yönetenler geçmişte hep söylediğim gibi davrandılar, şimdikiler onlardan farklı mı davranacaklar?
Sanmıyorum.
Peki ya asgari ücrete getirilen artışa, emekli maaşlarının asgarisinin Cumhurbaşkanı tarafından eklenen seyyanen bir rakam ile birdenbire yukarılara çıkarılmasına ne diyeceğim?
Diyeceğim şu: Asgari ücreti beklenenin ötesine taşıma Mehmet Şimşek’ten öncesine aitti; asgari memur maaşını hoplatma onun koltuğunu ısıtma temrinleri yaptığı günlere rast geldi ve müdahale edemedi. Şimşek emeklilere de benzer bir davranışı son anda engelledi.
Şimdilerde “Mehmet Şimşek istifa eder gibi oldu” diyenler var ya, sanıyorum, o olay emekli maaşları belirlenirken yaşandı.
Herhalde bu sabah gazeteleri okurken bir konu dikkatinize takılacaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Macaristan gezisinden dönerken konuştuğu uçağındaki gazetecilere emekli maaşlarının iyileştirileceğini ‘müjde’ olarak bildirmiş… [Bu yazının girişindeki fotoğrafta gördükleriniz işte o gazeteciler..]
Tam dediği şu Cumhurbaşkanının: “Bakanlığımız çalışmalarını sürdürüyor; emeklileri memnun edecek adımları atacağız.”
Uçakta söylenenler Türkiye’ye ulaşınca, haber merkezleri, benim gözüme takılan habercide olduğu gibi, “Bu defa zam olacak galiba” havasına girmişlerdir.
Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan, uzun süren ve neredeyse tek konusu ‘ekonomi’ olarak belirlenmiş kabine toplantısı sonunda yaptığı açıklamada aynı konuda şunu söyledi: “Vatandaştan biraz sabır bekliyoruz.”
O bu sözleri sarf ederken karşısında oturan bakanlar arasında gözlerim Mehmet Şimşek’i aradı, orada mı diye… Oradaydı ve kendinden memnun görünüyordu. Herhalde yüzüne vuran, emeklileri memnun etme niyetini erteletebilmiş olmanın memnuniyetiydi.
İMF programı deyip geçmeyin; kemer sıkma ciddi bir iştir.
Programı yazan İMF olsa bile, programın uygulanması için İMF’den izin almak gerekmiyor.
Zaten temel esasları Türkiye dahil onlarca ülkede yıllarca uygulandığından biliniyor o programın; ekonomisi bozulduğu için yeterli yabancı para girişiminden mahrum kalan ülkelere, programını harfiyen uyguladıkları takdirde, İMF, kredi açıyor…
Başka yerden gelmeyen yabancı para kredi olarak İMF’den geliyor.
İMF yok bizde uygulanan İMF programının arkasında, o yüzden de programı uygulandığı halde oradan dolar gelmiyor.
Dolar bize Körfez’den gelecek…
Özellikle de Birleşik Arap Emirlikleri’nden (BAE)…
Mehmet Şimşek’in kendisi daha geçen gün bunu söyledi.
Bildiğim, BAE vaat ettiği parayı göndermeden önce, para göndereceği ülkeden İMF programının benzerini uygulamaya koymasını istiyor.
“İstiyor” diyorum, ama herhalde diplomatik rica ettiğini varsayabiliriz.
Mısır’la tam da böyle bir ekonomik katkı yakınlaşması yaşandığı ve BAE’nin orada İMF programını uygulama şartı yerine getirildiği için isyan havası veren ciddi rahatsızlıklara yol açıldığı biliniyor.
Öyle ya da böyle, ekonomisi iyi olmayan, halkları hayat pahalılığına bağlı nefes darlığı çeken ülkeler, hiç değilse biraz olsun günü kurtaracak görüntü karşılığı, bu tür diplomatik ricaları yerine getiriyorlar.
Emekliler olarak biz treni son anda kaçırdık. Mehmet Şimşek bakan olmaya direncini bir hafta daha sürdürseydi, büyük ihtimalle, emekliler de asgari ücretli çalışanlar ile asgari maaş alan memurlar gibi sevindirileceklerdi.
Tren son dakika biz peronda beklerken kalkıp gitti.
Bize düşenin ne olduğunu en yetkili ağız açıkladı işte: Sabır…
Toplam sayısı 16 milyon civarında olan emeklilerden maaşı yalnızca 7 bin 500 TL olanların sayısı 9 milyon… Bugünün hayat pahalılığında 7 bin 500 ile nasıl geçinilecek?
Ekonomistler, “Bu daha bir şey değil, gelecek daha da karanlık” türü cümleler kuruyorlar ki, onların bu karamsarlığı beni çok rahatsız ediyor.
Onlardan da -yani ekonomistlerden de- vatandaşa dönüp “Sabredin” demeleri bekleniyor…
Eskiler, “Sabrın sonu selamettir” derlerdi.
*Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.